Anksiyete
- nilsuaydinsite
- 2 Oca
- 1 dakikada okunur

Anksiyete, yalnızca dışsal bir tehditten kaynaklanan bir tepki değil, aynı zamanda içsel çatışmaların, bastırılan duyguların ve dürtülerin bir yansımasıdır.
Anksiyete hisseden birey, bazı görünen sebeplere "fazla tepki vermekle" suçlanabilir. Bu da kişinin, görünenin ötesinde, bilinçdışında yaşanan çatışmaların şiddetinin, görünen sebeplerle uyumsuz olmasından dolayı yoğun kaygısını anlamakta zorlanmasına ve kendisini anlaşılamıyor hissetmesine yol açabilir.
Anksiyete, bilinçdışında çözüme kavuşmamış bastırılmış duyguların, dürtülerin, içselleştirilmiş kuralların, toplumsal normların ve dış gerçekliğin çatışmalarının bir sonucudur.
Her birey, içsel çatışmaların yarattığı kaygıyla baş edebilmek için savunma mekanizmaları kullanır. Bu mekanizmaların işleyişi kişiden kişiye farklılıklar gösterse de savunmalar kaygıyı geçici olarak bastırabilir veya başka biçimlerde dışa vurulacak şekilde dönüştürebilir. Ancak bu çatışmaların yarattığı baskılar, tekrar ortaya çıkma eğilimindedir. Bu, bireyde devam eden bir kaygı yaratır.
Anksiyeteyi tehdit olarak deneyimleyen birey, bilinçdışında bastırdığı çatışmalarla yüzleşmekten çekinebilir. Oysa bu çatışmaların tanınması ve işlenmesi, ruhsal denge için önemli bir adımdır. Buradaki temel nokta yalnızca kaygı yaratan unsurları açığa çıkarmak değil, aynı zamanda bu kaygıların arkasındaki derin anlamları da anlamaktır.